23 Eylül 2012 Pazar

kime göre neye göre

“Doğruları mı öğreticez? Kime göre? Neye göre? Hı? Aklına takılanı sormayanı yakarım. Ders mers derdimiz yok burda bizim, çizelgeye ders yazmışlar. O zaman buradaki tabirle yanıt verim; ilk dersimiz, kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığı…


Son Ders: Aşk ve Üniversite filminde, karşımıza akademisyen olarak çıkan Ferhan Şensoy böyle sesleniyordu öğrencilerine. felsefespri’ye bir malzeme çıkarmalı buradan dedim, düşündüm, düşümdüm ve buldum : “her şey bir şeye göre bir şeydir”

Mutlak olmayan, göreli; Türk Dil Kurumu’na göre de “bir şeye göre olan, varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişebilen” durumları incelemenin zamanı gelmişti.

Zaman mı?

Zaman algısının göreliliği ile başlayalım: Kapı çalınır, kadın kapıyı açar. Eşikte bir salyangoz durmaktadır. Kadın etrafa bakınır, salyangozu alıp bahçeye fırlatır ve kapıyı kapar. İki hafta sonra gene kapı çalınır, kadın kapıyı açar ve salyangoz yine kapıdadır. Salyangoz: “Ben bunları hak edecek ne yaptım?” Kadın büyük ihtimalle Salyangoz’dan özür dileyecek ve “lütfen beni affet!” diyecektir. Salyangoz’un eve gidip düşünmesi gerekecek ve kadın aylarca vicdan azabı çekecektir. İnsanların salyangozlara nasıl davranacağını öğrenmeleri gerekiyor.

İnsan mı?

Günümüz insanı her konuda haklıdır; her zaman her şeyi de bilmiştir. Sürekli "sen öyle san" çıkışına maruz kaldığımız olur, olacaktır da… Pat: Hey, Mike! Çevreyolundayım ve seni yeni cep telefonumla arıyorum. Mike: Aman dikkat et, Pat. Daha demin radyoda kaçığın tekinin çevreyolunda ters yönde gittiğini duyurdular. Pat: Kaçığın teki mi? Yahu çevreyolunda yüzlercesi var!

Ters giden bir şeyler mi?

2012 yılında Dünya'nın en büyük karikatürünü çizmiş olan Erdil Yaşaroğlu’nun, karikatürlerinde sıkça karşılaştığımız şeyler. Şey yani. E, şey işte!




Çok güldük, çok şey öğrendik. Açıkçası durmak gibi bir niyetimiz de yok. Çünkü elimizde başka bilgiler var:

Karıncalar, canlılar dünyasını üçe ayırır: Birincisi: Aslan, Kaplan, Kurt ve Piton gibi uysal, zararsız hayvanlar… İkincisi: Tavuk, kaz, ördek gibi yırtıcı, gagalayıcı hayvanlar… Üçüncüsü: İnsanlar ve Karıncayiyengiller gibi eli kanlı diktatörler…

Yok devenin makyaj takımı...

13 yorum:

  1. Süper gerçekten.
    Nereden baktığın ve neyi gördüğün önemlidir.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Sevginle büyüdük Heyyfi :))
    Geldin, güzel oldu buralar; yorum ile can kattın.

    YanıtlaSil
  3. Karıncaların ayrımını pek haklı buldum doğrusu, adı geçen filmi de izlemeli diye düşündüm. hala vizyonda mı bilgim yok ancak, biraz araştırıp internetten bulmaya çalışmalıyım sanırım, ya da artık yurda dönünce izleyebilirim.

    Bir post'un altındaki yorumda adına rastlayıp, bloguna denk gelmiş olmak hoş; güzel paylaşımlara.

    Merhaba bu arada, ben Luna.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi çok beğenmedim ama izlenmeli diye düşünüyorum. Yurda dönünce mutlaka izle :)
      İyi ki o post'un altına yorum bırakmışım. Yoksa kim bilir ne zaman nerede!

      Sil
  4. İyi ki bloguma uğramışsın da buraya gelme fırsatı doğdu. Platon'un kolunda ornitorenk'le bara yaptığı ziyaretten bu yana, iyi felsefe esprilerini özlemiştim. Çok keyifli, beynine sağlık.
    Görelilik üzerine, çok hoşuma giden 2 Çin özdeyişini paylaşmak isterim:
    - Kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.
    - Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.
    (Çinliler de kafayı kuyuyla bozmuşlar)

    Diğer yazılarını da okumak için sabırsızım. Kolay gelsin...
    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzninizle önce reklamlar: Sırt çantanızdan çıkanları herkes görmeli, dağları, gölleri... İyi ki uğramışım.
      ---
      -Platon bir gün kolunda bir ornitorenkle bara girer
      -Nietzsche öldü bir hipopotam olarak yeniden doğdu
      -Aristoteles ile bir karıncayiyen washington'a gider
      Harvard'lı iki kaçığın(Thomas Cathcart & Daniel Klein) macerası böyleydi. Peki ya bizim maceramız; işte o da burada başladı.
      ---
      Kuyumuz derin ipimiz de uzun. Emeğimize sağlık. Hep bizimle kalın.

      Sil
  5. F.Şensoy un zekasını oldum olası severim takdir ederim:)) ama senin bulduğun da “her şey bir şeye göre bir şeydir” tam oturmuş bunun üzerine:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şensoy bambaşka zaten, varlığı bile ilham kaynağı görüyorsun. Aziz Nesin de var :)) (işte birkaç sonraki gönderi için ipucu)

      Sil
  6. ne guzel bir paylasim bloguna denk geldigime sevindim dogrusu farkli bakis acilarina ihtiyacimiz var:) keyifle blogunu takibe aliyorum bende beklerim bloguma sevgilerimle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Övgü dolu sözleriniz için teşekkürler. Haklısınız, farklılıklara ihtiyacımız var. :))

      Sil
  7. Süslü püslü bir dünya sizinkisi...
    Hoş geldiniz! :))

    YanıtlaSil
  8. En güzel yorum da makinistten gelmiş :D

    YanıtlaSil